23 Aralık 2009 Çarşamba


SPORTMEN OYA SÖRFE NASIL BAŞLADI?
Sportmen Oya'nın babası, eski güreşçilerden Gürbüz Çeliksırt, tam bir spor adamıdır. Spor yapmak ve spor hakkında konuşmak onun için vazgeçilmez bir tutkudur. Tenis, eskrim, futbol ya da cimnastik gibi akla gelebilecek pek çok spor dalını tecrübe etmiş olan Gürbüz Bey'in tek ve en büyük korkusu deniz sporlarıdır. Kızını her spora teşvik etmesine rağmen deniz ile ilgili sporlara oldukça karşıdır. İşte bu yüzden Oya'nın üniversiteye başladığı yıl Çeliksırt ailesi için oldukça zorlu ve tartışma dolu bir yıl olarak geçmişti.
Oya üniversiteye başlar başlamaz yaptığı ilk iş okulun denizcilik kulübüne üye olmak olmuştu. Ardından hızını alamayıp sualtı sporları kulübüne kaydoldu. Klüplerin tüm çalışmalarına katılıyor, denizin altını üstüne getiriyordu. Başta babası olmak üzere tüm aile Oya'nın bu sportif maceralarından endişe duyuyor ve ona engel olmaya çalışıyorlardı. Oya azimli ve kararlıydı, bu sporları öyle ya da böyle yapacaktı. Ailesi "en azında birini seç evladım" diye sürekli nasihat ediyor, "bir insan hem denizin üstünde hem de altında olamaz ki canım" diyerek onu caydırmaya çalışıyordu. Sonunda dedikleri de oldu. Klüp çalışmaları çakışmaya başlayınca Oya bir seçim yapmak zorunda kaldı ve suyun üstünü seçti. Artık ailesi biraz olsun rahatlamıştı. Nasılsa suyun üstünden de vazgeçecek diye düşünüyorlardı ki bu sefer Oya, evin içinde Milli Sörfçü geldi diye naralar atmaya başladı. Gürbüz Bey şaşkınlık içindeydi, milli olmak o kadar kolay birşey miydi canım! Kendisi onca yıl güreş sporuyla uğraşmıştı ve topu topu 2 kez milli mayoyu giyebilmişti. Deli kız kendini iyice kaptırdı, diye hayıflanıyordu.
Oya için ise denizde olmak bir çeşit hayat biçimine dönüşmüştü. Sabahları kalkar kalkmaz pencereye koşup havaya bakıyor, rüzgarın yönünü ve hızını tespit etmek için sürekli bulutları ve ağaç dallarını kolluyor, yabancı hava durumu sitelerindeki anlık hava tahminlerini cep telefonuna yönlendiriyordu. Artık varsa yoksa rüzgar ve denizdi. Yıllardır spor yaptığından dolayı kondisyonu çok iyiydi. Akıllı, azimli ve çalışkandı. Sörf tam ona göreydi. Sonunda dediği oldu ve bir mucize gerçekleşti, Oya milli sörfçü olmaya hak kazandı. Kendi dalında yeterli sayıda bayan sörfçü olmaması ve Oya'nın çalışkanlığı ona bu alışılmadık başarıyı getirmişti. Çok gururluydu.
Yakın arkadaş çevresi Oya'nın bu kadar çabuk milli olmasını garipsemişti, hatta alay edenler bile olmuştu. Yahu bu iş bu kadar kolay ise biz de sörfe başlayalım, diyenlerin sayısı ise oldukça fazlaydı.
Bu durum Oya'yı güldürüyordu. Diline doladığı hayali gerçek olmuştu, gerisi boştu. Üstelik babası, yani Gürbüz Bey, tüm karşı çıkmalarına rağmen, kızıyla gurur duyuyordu. Denizden korkan güreşçi baba sörfçü kızının nasıl sörf yaptığını pek bilemese de ön yargılarında kurtulmuştu. Denizden ancak denizi bilmeyenin korkacağını artık biliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder