7 Ekim 2009 Çarşamba


{ayşe+ak}GÜL İLK ÖNLÜĞÜ GÖNDERİYOR!
Ayşegül, özenle tasarlayıp diktirdiği önlüklerine son bir kez baktı. Artık hepsi sahiplerini bulmak üzereydi. Annesinden önlükleri ütülemesini rica etti. Ütülenen önlükleri tek tek ayırdı, hepsine el yapımı etiketlerini taktı, güzelce katladı ve paketledi. Hergün tek bir önlüğün sahibine ulaşmasını istiyordu. Böylece hediye vermenin sevincini ve heyecanını çok daha uzun bir süre hissedebilirdi.
İlk hediyeyi arkadaşı Naciye'ye verilmek üzere kuryeye teslim etti. Paketin üzerinde kocaman harflerle "PIT PIT NACİYE" yazıyordu. Kurye şaşkın, biraz da alaycı gözlerle Ayşegül'e baktı. -Efendim, bu ismin doğru olduğundan emin misiniz? diye sordu.
Ayşegül hafifçe tebessüm ederek başıyla onayladı ve paketinin en kısa zamanda adrese teslim edilmesi gerektiğini hatırlattı.
Kurye gittikten sonra salonda en sevdiği koltuğa otururken radyoda tesadüfen en sevdiği şarkının çalmakta olduğunu farketti. Çalan şarkı Pink Martini'nin Sympathique albümünden Donde Estas Yolanda idi ve bu şarkı Naciye'yi "Pıt Pıt" yapan şarkının ta kendisiydi. Bu nasıl bir rastlantı diye düşündü, küçüklüğünden beri böylesi raslantılardan hep çok mutlu olur, yaptığı küçük bir şey için ödüllendirildiğini düşünürdü. Keyifle şarkıyı dinlemeye koyuldu ve anılar denizine yelken açtı.

Naciye ve Ayşegül yaklaşık dokuz sene evvel, üniversitenin ilk yıllarında, okulun dans kulübüne yazılmaya karar vermişler fakat partnerleri olmadığı için biraz çekinik davranmışlardı. En sonunda tüm cesaretlerini toplayıp salsa kursuna kayıt yaptırmışlardı. Tahminlerinin aksine partnersiz olmaları hiç de sorun yaratmamış, partnerli çiftlerin aksine pekçok kişi ile dans edebildikleri için kısa zamanda iyi dans etmeye başlamışlardı. Kısa sürede Taksim'de cuma akşamları düzenlenen dans gecelerinde boy göstermeye başladılar, böylece danslarını geliştiriyorlardı. Özellikle Naciye dans konusunda çok yetenekliydi. Tüm figürleri herkesden önce kapıyor, ritimleri çok iyi yakalıyordu. Kısa zamanda grubun en iyi öğrencilerinden biri olmuştu. Dans hocası Naciye'deki yeteneği farketmiş ve ona asistanlık teklif etmişti. Artık Naciye okuldan arta kalan tüm vakitlerinde dans ediyor, danstan başka birşey düşünmüyordu.

Birgün okul kafeteryasının panosunda o yıl ilk kez açılacak amatörlere yönelik bir dans yarışmasının ilanı Ayşegül'ün gözüne ilişti. Yarışma daha önce izledikleri yarışmalardan çok farklıydı. En uzun süre aynı şarkıda dans eden çift, yarışmanın birincisi olacak ve yılsonu yapılacak üniversitelerarası dans yarışmasında okullarını temsil etme hakkı kazanacaktı. Ayşegül bu yarışmanın tam da Naciye'ye uygun olduğunu düşündü ve hemen arkadaşını arayarak yarışmadan haberdar etti.

Naciye yarışmayı duyar duymaz havalara uçtu. Hemen kendine bir partner aramaya koyuldu. Aklına ilk gelen dans dersindeki arkadaşı Osman'dı. Osman çok sessiz, sakin ama dans konusunda da bir o kadar yetenekli genç bir delikanlıydı. Kısaca, Naciye yarışma için daha iyi bir partner bulamazdı. Tek sorun Osman'ın kıskanç kız arkadaşını bu yarışmaya katılabilmeleri için ikna etmekti. Zira Osman'ın antipatik kız arkadaşı her provayı izlemek şartıyla ikilinin yarışmaya katılmasına izin verdi. İlk başlarda antipatik kız, çiftin ne şekilde dans edeceğine, birbirlerine ne kadar mesafede duracağına karışıp tartışma çıkarıyordu. Fakat zaman içerisinde Naciye'nin net ve mesafeli tavrından ortada bir tehlike olmadığına inandı ve provalara katılmaya ama hiçbirşeye karışmamaya başladı. Böylece yarışma ilanından sonraki 2 ay boyunca Naciye ile partneri Osman gece gündüz çalıştı. Hem kondisyonlarını hem de danslarını geliştirdiler. Büyük gün için ikiside hazırdı.

Yarışma günü geldiğinde okul bahçesi tam bir şölen alanına dönüşmüştü. Onlarca dansçı kıyafetleri ve danslarıyla herkesi büyülüyordu. Epey zorlu bir yarışma olacağa benziyordu. Yarışmanın açılış şarkısı o zamanların en popüler şarkısı olan "Donde Estas Yolanda" idi. Herkes bu şarkıyı çok severdi. Fakat sabahtan akşama kadar aynı şarkı eşliğinde defalarca dans etmek güzelim şarkıdan nefret etme sebebi olabilir diye düşündü Ayşegül. İyiki yarışmaya katılmamışım, kusardım herhalde! diye mırıldandı. Tam bu düşünceler arasındayken sahnede Naciye belirdi.

Naciye kırmızı şifon bir elbise giymiş, saçlarını gevşekçe toplamıştı. İlk dansın başlamasıyla gevşekçe topladığı saçlar savrulmuş ve rüzgar ile uçuşmaya başlamıştı. Sahnede inanılmaz güzel gözüküyordu. Tüm izleyiciler dikkat kesilmiş onu izliyordu. Herkes çok etkilenmişti. Saatler geçti, Naciye ve Osman çok iyi gidiyordu. Pek çok çift partnerlerden birinin yorulması, bayılması ve hatta kusması nedeniyle yarışmadan çekilmişti ama onlar ilk anki gibi şevkle ve azimle dans ediyorlardı. Yarışmanın favorisiydiler.

Birden, ne olduysa oldu ve Naciye'nin sağ ayakkabısının topuğu kırıldı. Bu beklenmedik birşeydi. İzleyicelerden yüksekçe bir "ahh" sesi geldi. Yarışmaya bu şekilde devam edemezlerdi. Üstelik tüm mola haklarını kullanmışlardı. Topuğu tamir etmek ya da başka bir ayakkabı giymek için duramazlardı. Naciye'nin tek topukla dans etmesi de mümkün değildi.

İşte o an, Naciye seri ve nazik bir hareketle ayakkabılarını sahnenin kenarına fırlattı. Bu fırlatma o kadar estetik oldu ki morali bozulan Osman'ı bile kendine getirdi. Şimdi ikili hiç olmadıkları kadar uyum ve azimle dans ediyor, Naciye yalın ayaklarıyla sahnede tıpkı bir serçe gibi "pıt pıt" sekiyordu. İzleyiciler de şevke gelmiş, "helal olsun size" diye tezahürat yapmaya başlamıştı. Diğer yarışmacılar zaten çok yorulmuşlar, üstelik başlarına gelen bu sorun karşısında adeta küllerinde doğan bu çifte karşı çok fazla bir şansları olmadığını anlamışlar, tezahüratları duyunca da morallerini iyice bozmuşlardı. Tek tek tüm çiftler yarışmayı bıraktı ve Naciye-Osman ikilisi izleyicilerin " Pıt Pıt Naciye" çığlıkları arasında yarışmanın birincisi ilan edildi. O günden sonra Naciye okulda tanılan ve çok sevilen Pıt Pıt Naciye'ye dönüştü.
Ayşegül şarkı bittikten çokca bir süre sonra daldığı hatıralardan sıyrıldı. İçeri gidip yarın ve sonraki günlerde postalayacağı önlükleri organize etmeye koyuldu.

2 yorum:

  1. Bir anı ve o anı ile beraber gelen eski ve güzel hatıralar ancak bu kadar güzel anlatılabilir...

    YanıtlaSil
  2. Hele bir de kendinden de birşeyler bulabiliyorsan o yazıda değmesinler keyfine...Çok beğendimmmm:)

    YanıtlaSil