Kızlar pijama partisinde keyifle önlüklerini giyip çıkarıyor, aynada kendilerini izliyor, bu da yetmiyor, birbirlerinin önlüklerini deneyip tekrar kendi modellerini üstlerine geçiriyorlardı. Tüm gece tatlı bir sarhoşlukla geçmişti. İşin doğrusu onları bu denli mutlu eden şey sadece birer önlük değildi. Önlüğün verilme biçimi çok heyecanlıydı. Hepsinin aklında gizli bir hayran fikri tıpkı salgın bir hastalık gibi yayılma başlamıştı. Özellikle aşk meşk konularında iddialı olan Naciye için bu yeni bir uğraşın ya da heyecanın habercisi demekti.
Pijama partisini takip eden günlerde kızlar gizli hayranlarını bir an evvel bulmak için her gün başlarından geçen olayları mail gruplarına yazıyor ve birer ipucu yakalamaya çalışıyorlardı. Tabii bu durum Ayşegül' ün tam da istediği şeydi. Arkadaşlarını ortak bir konuda bu kadar meşgul görmekten büyük bir keyif alıyor, öte yandan olayların tahmininden çok farklı bir şekilde gelişmesinden dolayı da endişe duyuyordu. O, bu önlük mevzusunu arkadaşlarını eğlendirmek için yapmıştı. Ama şimdi işler iyice çığırından çıkmaya başlıyordu. Kızlar gizli hayranlarının yakışıklı ve karizmatik bir Ahmet, Mehmet, Alp, Hakan vs. yerine onun olduğunu öğrenince büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak kadar kaptırmışlardı kendilerini.
Ayşegül bu çelişkili düşünceler içinde epey bir süre bocaladıktan sonra biraz daha saklanmanın en iyi çözüm olacağına karar verdi. Gerçi bu karar olacakları ertelemekten başka bir şeye yaramayacaktı.
neşeli önlük hikayeleri
24 Ağustos 2010 Salı
4 Şubat 2010 Perşembe
PİJAMA PARTİ'si......
Pijama partisi başlayalı saatler olmuştu ama zaman su gibi akıyordu, tabaklardaki yemekler neredeyse bitmişti. Kızlar konudan konuya atlayıp bir türlü asıl konuya gelemiyorlardı. Biri antremanda başına gelen olayı anlatırken, diğeri pastacı dükkanında denediği yeni tatları anlatıyor, bir başkası vizelerde ne kadar zorlandığından yakınıyordu. Konuşacak amma da şey birikmişti!
Naciye ise koltuğunda bir öyle bir böyle oturarak arkadaşlarını dinlermiş gibi yapıyordu. Çok sıkılmıştı, bir an evvel son bir aydır başından geçen olayları anlatmak ve Necati'den bahsetmek istiyordu. Nezahat arkadaşının sıkıldığını farketmiş olacaktı ki, hemen ortada konuşulan konuyu toparlayarak Pıt Pıt'a -Canım sen anlat biraz da, nedir bu önlük mevzusu? Senden dinlemek istiyorum diye sordu. Sorunun gelmesiyle Naciye'nin yüzünde adeta güller açmıştı. Hemen herşeyin başladığı o ilk günü anlatmak üzere ağzını açmıştı ki Çitlembik Çiğdem lafa girerek -Ablamla bana da birer önlük geldi biliyor musunuz? diye neşeyle şakıdı. Ardından Prenses Pınar ve Sportmen Oya ayrı ayrı -Bana da bana da! diye söze karıştı.
Naciye şaşkınlık içerisinde Fatma'ya ve Nezahat'e dönerek -Peki ya siz dercesine baktı. Kızlardan olumsuz cevap alınca aklı iyice karıştı. Bunca zaman gizli bir hayranı var diye düşünmüş, bu sayede epey meşhur olmuş ve çok hoş bir adamla tanışmıştı. Hatta adam ne kadar hoş olursa olsun gizli bir hayrana olan merakı yüzünden adamcağıza epey ters davranmıştı. Bir an için -Ya beni bir daha aramazsa! diye kısa bir panikleme yaşadıktan sonra önlük konusunu tekrar düşünmeye koyuldu. Ortada bir gariplik vardı: adamın birisi (neden hep bir erkek diye düşünüyorsa!) ona ve yakın kız arkadaşlarından bazılarına şahane önlükler gönderiyordu. Peki Nezahat ve Fatma'ya neden önlük gelmemişti. Peki ya Ayşegül? Gerçi ona önlük gelse bile kızın haberi olamazdı. Zavallıcık teknolojiden ve olan bitenden kopuk bir şekilde iş güç peşindeydi (!) Naciye bu düşüncelere dalmışken, Pınar onu dürterek lafa karıştı ve
-Heyoo! Noldu kızım? Çok dalgınsın bu akşam. Bak bize gelen önlükleri seriyoruz. Sanırım bizim de tıpkı senin gibi gizli hayranlarımız var. Ne kadar güzel değil mi? diyerek sevinçle kendi önlüğünü üstüne geçirdi.
Ardından Yelda, Çiğdem ve Oya da önlüklerini üstlerine giydiler. Fatma ve Nezahat özenerek arkadaşlarının birbirinden güzel önlüklerine bakıyorlar ve sahiplerine ne kadar da uygun olduklarını düşünüyorlardı. Onlara önlük ulaşmadığı için içleri biraz buruk olsa da rengarenk, cıvıl cıvıl önlükleri gördükçe neşeleniyorlardı.
Naciye de üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra önlükleri incelemeye koyuldu. Hakikaten tam da kızlara göreydi bu önlükler. Tıpkı kendisine gelen önlük gibi özenle paketlenmiş ve koca koca harflerle takma isimleri üstlerine yazılarak kargoya verilmişti. -Gerçekten çok enteresan! diye iç geçirdi. Bir süre sonra kızlar birbirlerine önlüklerin geliş hikayelerini anlatmaya başladılar, bir yandan da gizli hayranlarının onlar gibi yakın arkadaş olan bir erkek grubu olduğu üzerine varsayımlar üretiyorlar ve kısa zamanda Fatma, Nezahat ve Ayşegül'e de önlük geleceğine emin olduklarını söyleyerek önlüksüz arkadaşlarının gönlüğünü yapmaya çalışıyorlardı.
Konuşmalardan bir hayli sıkılan Fatma çöpü çıkarma bahanesiyle yanlarından ayrılarak mutfağa gitti. Tabaklardaki artıkları sıyırıp iyice dolmuş olan çöpü tam yükleniyordu ki arkasından Nezahat'in de uflayarak içeri girdiğini farketti. İki arkadaş belli etmeselerde, onlara herhangi bir önlük gelmediği için biraz üzülmüşlerdi. Nezahat omuz silkerek Fatma'ya çöpü taşırken yardım etmeyi teklif etti ve Fatma'yla birlikte sokak kapısına yöneldiler. Kapıya açar açmaz ikisi de yerde duran ve tıpkı kızların anlattığı gibi üzerlerinde koca harflerle isimleri yazan iki güzl paket ile karşılaştılar. Sevinçten havalara uçmuşlardı.
Şimdi onlar da -Yaşasın, bizim de önlüğümüz var! diyerek çocuklar gibi sevinebilirlerdi.
Pijama partisi başlayalı saatler olmuştu ama zaman su gibi akıyordu, tabaklardaki yemekler neredeyse bitmişti. Kızlar konudan konuya atlayıp bir türlü asıl konuya gelemiyorlardı. Biri antremanda başına gelen olayı anlatırken, diğeri pastacı dükkanında denediği yeni tatları anlatıyor, bir başkası vizelerde ne kadar zorlandığından yakınıyordu. Konuşacak amma da şey birikmişti!
Naciye ise koltuğunda bir öyle bir böyle oturarak arkadaşlarını dinlermiş gibi yapıyordu. Çok sıkılmıştı, bir an evvel son bir aydır başından geçen olayları anlatmak ve Necati'den bahsetmek istiyordu. Nezahat arkadaşının sıkıldığını farketmiş olacaktı ki, hemen ortada konuşulan konuyu toparlayarak Pıt Pıt'a -Canım sen anlat biraz da, nedir bu önlük mevzusu? Senden dinlemek istiyorum diye sordu. Sorunun gelmesiyle Naciye'nin yüzünde adeta güller açmıştı. Hemen herşeyin başladığı o ilk günü anlatmak üzere ağzını açmıştı ki Çitlembik Çiğdem lafa girerek -Ablamla bana da birer önlük geldi biliyor musunuz? diye neşeyle şakıdı. Ardından Prenses Pınar ve Sportmen Oya ayrı ayrı -Bana da bana da! diye söze karıştı.
Naciye şaşkınlık içerisinde Fatma'ya ve Nezahat'e dönerek -Peki ya siz dercesine baktı. Kızlardan olumsuz cevap alınca aklı iyice karıştı. Bunca zaman gizli bir hayranı var diye düşünmüş, bu sayede epey meşhur olmuş ve çok hoş bir adamla tanışmıştı. Hatta adam ne kadar hoş olursa olsun gizli bir hayrana olan merakı yüzünden adamcağıza epey ters davranmıştı. Bir an için -Ya beni bir daha aramazsa! diye kısa bir panikleme yaşadıktan sonra önlük konusunu tekrar düşünmeye koyuldu. Ortada bir gariplik vardı: adamın birisi (neden hep bir erkek diye düşünüyorsa!) ona ve yakın kız arkadaşlarından bazılarına şahane önlükler gönderiyordu. Peki Nezahat ve Fatma'ya neden önlük gelmemişti. Peki ya Ayşegül? Gerçi ona önlük gelse bile kızın haberi olamazdı. Zavallıcık teknolojiden ve olan bitenden kopuk bir şekilde iş güç peşindeydi (!) Naciye bu düşüncelere dalmışken, Pınar onu dürterek lafa karıştı ve
-Heyoo! Noldu kızım? Çok dalgınsın bu akşam. Bak bize gelen önlükleri seriyoruz. Sanırım bizim de tıpkı senin gibi gizli hayranlarımız var. Ne kadar güzel değil mi? diyerek sevinçle kendi önlüğünü üstüne geçirdi.
Ardından Yelda, Çiğdem ve Oya da önlüklerini üstlerine giydiler. Fatma ve Nezahat özenerek arkadaşlarının birbirinden güzel önlüklerine bakıyorlar ve sahiplerine ne kadar da uygun olduklarını düşünüyorlardı. Onlara önlük ulaşmadığı için içleri biraz buruk olsa da rengarenk, cıvıl cıvıl önlükleri gördükçe neşeleniyorlardı.
Naciye de üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra önlükleri incelemeye koyuldu. Hakikaten tam da kızlara göreydi bu önlükler. Tıpkı kendisine gelen önlük gibi özenle paketlenmiş ve koca koca harflerle takma isimleri üstlerine yazılarak kargoya verilmişti. -Gerçekten çok enteresan! diye iç geçirdi. Bir süre sonra kızlar birbirlerine önlüklerin geliş hikayelerini anlatmaya başladılar, bir yandan da gizli hayranlarının onlar gibi yakın arkadaş olan bir erkek grubu olduğu üzerine varsayımlar üretiyorlar ve kısa zamanda Fatma, Nezahat ve Ayşegül'e de önlük geleceğine emin olduklarını söyleyerek önlüksüz arkadaşlarının gönlüğünü yapmaya çalışıyorlardı.
Konuşmalardan bir hayli sıkılan Fatma çöpü çıkarma bahanesiyle yanlarından ayrılarak mutfağa gitti. Tabaklardaki artıkları sıyırıp iyice dolmuş olan çöpü tam yükleniyordu ki arkasından Nezahat'in de uflayarak içeri girdiğini farketti. İki arkadaş belli etmeselerde, onlara herhangi bir önlük gelmediği için biraz üzülmüşlerdi. Nezahat omuz silkerek Fatma'ya çöpü taşırken yardım etmeyi teklif etti ve Fatma'yla birlikte sokak kapısına yöneldiler. Kapıya açar açmaz ikisi de yerde duran ve tıpkı kızların anlattığı gibi üzerlerinde koca harflerle isimleri yazan iki güzl paket ile karşılaştılar. Sevinçten havalara uçmuşlardı.
Şimdi onlar da -Yaşasın, bizim de önlüğümüz var! diyerek çocuklar gibi sevinebilirlerdi.
1 Şubat 2010 Pazartesi
SPORTMEN OYA ve PRENSES PINAR ÖNLÜKLERİNE KAVUŞUYOR!!!
Kızlar Naciye'nin evinde mutlu mesut vakit geçiriyor, sürekli birşeyler yiyip içiyorlardı. Önlerindeki koca koca pastaları ve cipsleri birer ikişer yuvarlıyorlar, bir yandan da pilatese başlama hayalleri kuruyorlardı. Hepsi pilatesin ne kadar faydalı olduğunu sağdan soldan duymuşlar ya da iyi kötü denemişlerdi. Pazartesiden itibaren başlayacakları yaza hazırlık rejimini ekonomik bir pilates programı ile pekiştirmek için hem fikirdiler. Bu konuşmalar havada uçuşurken önlerindeki abur cubur yığını birden gözlerine takıldı. Ne kadar da çok yemişlerdi!
Bir an için tabaklara giden elleri durdu, daha fazla yemesek daha iyi olur diye içlerinden geçirdiler. Derin bir sessizlik oldu. İşte tam o sırada Çitlembik Çiğdem, Aaaman bu akşam yiyelim, nasılsa bu son! diye çoşkuyla bağırdı. Ardından kızlar Aaa valla öyle, hem bu akşam özel bir toplantı! diyerek içlerini rahatlatıp tekrar hapur hupur yemeye koyuldular. Formuna delice dikkat eden Oya ve doğa insanı Yelda bile o akşam büyük bir iştahla yiyor, ne kaloriyi ne de organik hayatı umursamıyorlardı.
Kızların kakara kikirileri devam ederken Ayşegül ise Babaanne'sinin evinde sıkıntıdan patlıyordu. Sıkıntısının geçirmek için bundan sonra neler yapacağını planlamaya koyuldu. Bir yandan da teslimat hikayelerini not alıyordu. Kargocu çocuk her önlüğü teslim ettikten sonra Ayşegül'ü arayıp teslimat ile ilgili tüm bilgileri veriyordu. Aldığı bilgilere göre en son önlükleri yolladığı arkadaşları Oya ve Pınar'ın teslimat hikayelerini yazmaya başladı:
Ayşegül, Oya'nın yaz kış demeden her haftasonu denize çıkıp antreman yaptığını bildiği için kargocu çocuğa kulübün adresini vermişti. Böylece Oya önlüğünü sörf antremanına çıkmak için gittiği kulüpte, sörfçü arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında teslim almıştı. Kargocunun anlattıklarına göre; Oya paketi görür görmez, tıpkı Naciye gibi onundan gizli bir hayranı olabileceği fikrine kapılmış. Paketi yırtarcasına açınca içindeki yelkenli önlüğü görüp sevinçten havalara uçmuş ve önlüğü deniz kıyafetlerinin üstüne takıp kulüpte küçük bir gösteri yapmıştı.
Prenses Pınar ise önlüğünü evinde, yeni masalı üzerine çalışırken teslim almıştı. Saçı başı dağınık, üstü başı kaymış bir şekilde kapı açınca kargocu kutuyu yanlış adrese getirdiği fikrine kapılmış. Çünkü kargocu çocuğa göre kutunun üzerinde yazan Prenses Pınar yazısı bu kapıdaki kız ile hiç uyuşmuyormuş. Hemen ordan özür dileyerek uzaklaşmaya çalışmış, ama Pınar'ın gözüne koca harflerle yazılmış olan Prenses Pınar ilişmiş. Ardından aralarında neşeli bir atışma başlamış;
Prenses Pınar: Durun bir dakika lütfen!
Kargocu: Pardon Abla, sanırım yanlış zile bastım.
Prenses Pınar: Yoo, doğru zile bastınız. Ben Pınar, sanırım elinizdeki bana geldi. Günlerdir o kutuyu bekliyordum.
Kargocu: Yok Abla, o senin için değil.
Prenses Pınar: AAA! Neden benim için değilmiş? Ben Pınar'ım ayol.
Kargocu: Abla benim anamın adı da Pınar. Her Pınar'a gider mi bu kutu hiç? Bana Prenses kılıklı bir Pınar lazım. Alınma ama sende de prenses tipi hiç yok yani!
Prenses Pınar: Delinin zoruna bak. Ben Prenses Pınar'ım tamam mı? Küçüklüğümden beri beni herkes böyle çağırır. O benim yaaaaa!! diye bağırmaya başlamış.
O sırada yan kapı komşusunun sokak kapısı açılmış ve içeriden iki kişi çıkmış. İçlerinden iyi giyimli, genç ve yakışıklı olanı kargocuya yönelerek;
-Ne oluyor burda? diye çıkışmış. Ardından Pınar'a dönerek;
- Hanımefendi sizi rahatsız mı ediyor bu çocuk? diye sorarken Pınar ile göz göze gelmiş ve;
- Pınar? Prenses Pınar? Aa merhaba ben Arif, Arif Güleryüz? diye heyecanla cümlelerini sıralamış.
Bu konuşmayı duyan kargocu çocuk bir hata yaptığını anlayıp, paketi yavaşça yere bırakıp kimse fark etmeden ordan uzaklaşmış. En azından kargoyu doğru adrese getirdiği için içi biraz rahatlayarak Ayşegül'ü aramış ve herşeyi tüm detayları ile anlatmış.
Ayşegül kargocunun anlattığı kadarıyla iki önlüğün teslimat hikayelerini yazdıktan sonra kapıdaki adamın, yani Arif Güleryüz'ün, Pınar'ın oyunçakçıda karşılaştığı ve çok etkilendiği ilkokul arkadaşı olduğunu fark etti. Yakın zamanda güzel şeylerin olacağı hissine kapılarak, Fatma ve Nezahat'in önlüklerini hazırlamaya koyuldu. Onları da güzelce paketledi. Kargocuya verilmek üzere gerekli tüm notları hazırladı ve yatağın üzerine uzanarak arkadaşlarının şu an neler konuştuğunu düşünerek uykuya daldı.
Kızlar Naciye'nin evinde mutlu mesut vakit geçiriyor, sürekli birşeyler yiyip içiyorlardı. Önlerindeki koca koca pastaları ve cipsleri birer ikişer yuvarlıyorlar, bir yandan da pilatese başlama hayalleri kuruyorlardı. Hepsi pilatesin ne kadar faydalı olduğunu sağdan soldan duymuşlar ya da iyi kötü denemişlerdi. Pazartesiden itibaren başlayacakları yaza hazırlık rejimini ekonomik bir pilates programı ile pekiştirmek için hem fikirdiler. Bu konuşmalar havada uçuşurken önlerindeki abur cubur yığını birden gözlerine takıldı. Ne kadar da çok yemişlerdi!
Bir an için tabaklara giden elleri durdu, daha fazla yemesek daha iyi olur diye içlerinden geçirdiler. Derin bir sessizlik oldu. İşte tam o sırada Çitlembik Çiğdem, Aaaman bu akşam yiyelim, nasılsa bu son! diye çoşkuyla bağırdı. Ardından kızlar Aaa valla öyle, hem bu akşam özel bir toplantı! diyerek içlerini rahatlatıp tekrar hapur hupur yemeye koyuldular. Formuna delice dikkat eden Oya ve doğa insanı Yelda bile o akşam büyük bir iştahla yiyor, ne kaloriyi ne de organik hayatı umursamıyorlardı.
Kızların kakara kikirileri devam ederken Ayşegül ise Babaanne'sinin evinde sıkıntıdan patlıyordu. Sıkıntısının geçirmek için bundan sonra neler yapacağını planlamaya koyuldu. Bir yandan da teslimat hikayelerini not alıyordu. Kargocu çocuk her önlüğü teslim ettikten sonra Ayşegül'ü arayıp teslimat ile ilgili tüm bilgileri veriyordu. Aldığı bilgilere göre en son önlükleri yolladığı arkadaşları Oya ve Pınar'ın teslimat hikayelerini yazmaya başladı:
Ayşegül, Oya'nın yaz kış demeden her haftasonu denize çıkıp antreman yaptığını bildiği için kargocu çocuğa kulübün adresini vermişti. Böylece Oya önlüğünü sörf antremanına çıkmak için gittiği kulüpte, sörfçü arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında teslim almıştı. Kargocunun anlattıklarına göre; Oya paketi görür görmez, tıpkı Naciye gibi onundan gizli bir hayranı olabileceği fikrine kapılmış. Paketi yırtarcasına açınca içindeki yelkenli önlüğü görüp sevinçten havalara uçmuş ve önlüğü deniz kıyafetlerinin üstüne takıp kulüpte küçük bir gösteri yapmıştı.
Prenses Pınar ise önlüğünü evinde, yeni masalı üzerine çalışırken teslim almıştı. Saçı başı dağınık, üstü başı kaymış bir şekilde kapı açınca kargocu kutuyu yanlış adrese getirdiği fikrine kapılmış. Çünkü kargocu çocuğa göre kutunun üzerinde yazan Prenses Pınar yazısı bu kapıdaki kız ile hiç uyuşmuyormuş. Hemen ordan özür dileyerek uzaklaşmaya çalışmış, ama Pınar'ın gözüne koca harflerle yazılmış olan Prenses Pınar ilişmiş. Ardından aralarında neşeli bir atışma başlamış;
Prenses Pınar: Durun bir dakika lütfen!
Kargocu: Pardon Abla, sanırım yanlış zile bastım.
Prenses Pınar: Yoo, doğru zile bastınız. Ben Pınar, sanırım elinizdeki bana geldi. Günlerdir o kutuyu bekliyordum.
Kargocu: Yok Abla, o senin için değil.
Prenses Pınar: AAA! Neden benim için değilmiş? Ben Pınar'ım ayol.
Kargocu: Abla benim anamın adı da Pınar. Her Pınar'a gider mi bu kutu hiç? Bana Prenses kılıklı bir Pınar lazım. Alınma ama sende de prenses tipi hiç yok yani!
Prenses Pınar: Delinin zoruna bak. Ben Prenses Pınar'ım tamam mı? Küçüklüğümden beri beni herkes böyle çağırır. O benim yaaaaa!! diye bağırmaya başlamış.
O sırada yan kapı komşusunun sokak kapısı açılmış ve içeriden iki kişi çıkmış. İçlerinden iyi giyimli, genç ve yakışıklı olanı kargocuya yönelerek;
-Ne oluyor burda? diye çıkışmış. Ardından Pınar'a dönerek;
- Hanımefendi sizi rahatsız mı ediyor bu çocuk? diye sorarken Pınar ile göz göze gelmiş ve;
- Pınar? Prenses Pınar? Aa merhaba ben Arif, Arif Güleryüz? diye heyecanla cümlelerini sıralamış.
Bu konuşmayı duyan kargocu çocuk bir hata yaptığını anlayıp, paketi yavaşça yere bırakıp kimse fark etmeden ordan uzaklaşmış. En azından kargoyu doğru adrese getirdiği için içi biraz rahatlayarak Ayşegül'ü aramış ve herşeyi tüm detayları ile anlatmış.
Ayşegül kargocunun anlattığı kadarıyla iki önlüğün teslimat hikayelerini yazdıktan sonra kapıdaki adamın, yani Arif Güleryüz'ün, Pınar'ın oyunçakçıda karşılaştığı ve çok etkilendiği ilkokul arkadaşı olduğunu fark etti. Yakın zamanda güzel şeylerin olacağı hissine kapılarak, Fatma ve Nezahat'in önlüklerini hazırlamaya koyuldu. Onları da güzelce paketledi. Kargocuya verilmek üzere gerekli tüm notları hazırladı ve yatağın üzerine uzanarak arkadaşlarının şu an neler konuştuğunu düşünerek uykuya daldı.
10 Ocak 2010 Pazar
30 Aralık 2009 Çarşamba
23 Aralık 2009 Çarşamba
BÜTÜN KIZLAR TOPLANDIK!
Pıt Pıt Naciye yarışmayı takip eden günlerde hiç olmadığı kadar mutluydu. Telefonları susmuyor, çeşitli dergi ve gazeteler onunla röportaj yapmak istiyordu. Herkes tasarımcısı meçhul önlüğü ve onun güzel sahibesi hakkında bilgi edinmek istiyordu.
Günler günleri kovaladı. Naciye o röportajdan bu röportaja koşup duruyordu. Üstelik iş temposu da oldukça artmıştı. Kendine ve arkadaşlarına hiç vakit ayıramıyordu. Tüm bu yoğun temponun içinde iyice dağılmıştı. Hemen kendini toparlamalı ve arkadaşları ile özlem gidermeliydi. Ama dışarı çıkmak için süslenecek hali de yoktu. Ne de olsa sokakta biri onu makyajsız haliyle görüp şaşırabilirdi. En iyisi tüm kızları evde toplayıp bir pijama partisi düzenlemekti.
Naciye tüm kankalarını aramaya koyuldu. Oya, Yelda, Fatma, Pınar, Nezahat ve Çiğdem ile tek tek konuşarak evde terlik+pijama ve pizzadan oluşan çılgın kız partisine katılmalarını sağladı. Kızların hepsi akşamki programlarını iptal edip Naciye'nin ev partisi için hazırlanmaya koyuldu. Yalnız içlerinden biri, yani Ayşegül şehir dışında olduğu için maalesef partiye katılamayacaktı (!) Üstelik kızcağız telefonu dahi çekmeyen bir yerde olduğu için akşamki organizasyondan da habersiz kalacaktı. Geri döndüğünde kesin sitem edecek , diye aklından geçirdi Naciye. Ayşegül iyi kız, hoş kız ama pek bir alıngan canım diyerek suçluluk duygusundan arınmaya çalıştı.
Öte yandan Ayşegül şehir dışında falan değildi. Yakın kız arkadaşlarına sırası ile önlük yollama macerasına devam ediyordu. Hemen hemen kızların hepsine önlük ulaşmıştı. Bir iki gün içinde önlüksüz arkadaşı kalmayacaktı. Kızların ellerine geçen bu gizemli önlüklerden birbirlerine bahsedeceğini de çok iyi biliyordu. Bu durumda şüphe çekmemek için ya arkadaşlarına yalan söyleyip ona da bir önlük gelmiş gibi davranacak ya da bir süreliğine şehir dışına çıkacaktı. Aslında şehir dışında olmak da yetmezdi, kızlar telefonda da ona yetişir, başlarından geçen tüm olayları anlatırdı. En iyisi iş için telefonu çekmeyen bir köye gidermiş gibi yapmaktı. Herşeyi planladı, sanki bir köy okulu tadilatına katılıyormuş gibi İstanbul'dan uzaklaşmış izlenimi yarattı. Gerçekte ise bir süreliğine Babaannesi'nin Merter'deki evine yerleşti. Olanı biteni burdan kızlar grubu arasındaki mail trafiğinden seyretmeye karar verdi.
Ayşegül'ün tüm planlarından habersiz olan 7 kafadar akşam Naciye'nin evinde toplandı. Naciye kızlara evine gelen gizemli önlüğü, bu sayede nasıl medyatik olduğunu, gizli hayranını ve tabii ki yakışıklı Necati'nin ona karşı ilgisini tek tek, defalarca yaşaya yaşaya anlatmayı planlıyordu. Bu önlük olayının sadece kendi başına geldiğini sanıyor ve pek bir havalanıyordu. Diğer kızlar da onların da gizli bir hayranı olabileceğini düşünüp heyecanlanıyor ve Naciye'ye bu durumu anlatmak için can atıyorlardı. Eline henüz önlük ulaşmamış olan Fatma ve Nezahat ise olanlardan habersizdi.
Saat 20 sularında kapı çalmaya başladı. Herkes sırası ile Naciye'nin sevimli ve küçük dairesinde toplanmaya başladı. Önce Yelda ve Çiğdem, ardından Oya ile Pınar geldi. Son olarak da Fatma ve Nezahat zili çaldı. Herkes çok neşeli ve kurt gibi açıkmıştı. Kimsenin yüzünde makyaj , saçında fön yoktu, içlerine pijamalarını giyip gelmişlerdi. Kız kıza bol kahkahalı bir gece başlamak üzereydi.
Pıt Pıt Naciye yarışmayı takip eden günlerde hiç olmadığı kadar mutluydu. Telefonları susmuyor, çeşitli dergi ve gazeteler onunla röportaj yapmak istiyordu. Herkes tasarımcısı meçhul önlüğü ve onun güzel sahibesi hakkında bilgi edinmek istiyordu.
Günler günleri kovaladı. Naciye o röportajdan bu röportaja koşup duruyordu. Üstelik iş temposu da oldukça artmıştı. Kendine ve arkadaşlarına hiç vakit ayıramıyordu. Tüm bu yoğun temponun içinde iyice dağılmıştı. Hemen kendini toparlamalı ve arkadaşları ile özlem gidermeliydi. Ama dışarı çıkmak için süslenecek hali de yoktu. Ne de olsa sokakta biri onu makyajsız haliyle görüp şaşırabilirdi. En iyisi tüm kızları evde toplayıp bir pijama partisi düzenlemekti.
Naciye tüm kankalarını aramaya koyuldu. Oya, Yelda, Fatma, Pınar, Nezahat ve Çiğdem ile tek tek konuşarak evde terlik+pijama ve pizzadan oluşan çılgın kız partisine katılmalarını sağladı. Kızların hepsi akşamki programlarını iptal edip Naciye'nin ev partisi için hazırlanmaya koyuldu. Yalnız içlerinden biri, yani Ayşegül şehir dışında olduğu için maalesef partiye katılamayacaktı (!) Üstelik kızcağız telefonu dahi çekmeyen bir yerde olduğu için akşamki organizasyondan da habersiz kalacaktı. Geri döndüğünde kesin sitem edecek , diye aklından geçirdi Naciye. Ayşegül iyi kız, hoş kız ama pek bir alıngan canım diyerek suçluluk duygusundan arınmaya çalıştı.
Öte yandan Ayşegül şehir dışında falan değildi. Yakın kız arkadaşlarına sırası ile önlük yollama macerasına devam ediyordu. Hemen hemen kızların hepsine önlük ulaşmıştı. Bir iki gün içinde önlüksüz arkadaşı kalmayacaktı. Kızların ellerine geçen bu gizemli önlüklerden birbirlerine bahsedeceğini de çok iyi biliyordu. Bu durumda şüphe çekmemek için ya arkadaşlarına yalan söyleyip ona da bir önlük gelmiş gibi davranacak ya da bir süreliğine şehir dışına çıkacaktı. Aslında şehir dışında olmak da yetmezdi, kızlar telefonda da ona yetişir, başlarından geçen tüm olayları anlatırdı. En iyisi iş için telefonu çekmeyen bir köye gidermiş gibi yapmaktı. Herşeyi planladı, sanki bir köy okulu tadilatına katılıyormuş gibi İstanbul'dan uzaklaşmış izlenimi yarattı. Gerçekte ise bir süreliğine Babaannesi'nin Merter'deki evine yerleşti. Olanı biteni burdan kızlar grubu arasındaki mail trafiğinden seyretmeye karar verdi.
Ayşegül'ün tüm planlarından habersiz olan 7 kafadar akşam Naciye'nin evinde toplandı. Naciye kızlara evine gelen gizemli önlüğü, bu sayede nasıl medyatik olduğunu, gizli hayranını ve tabii ki yakışıklı Necati'nin ona karşı ilgisini tek tek, defalarca yaşaya yaşaya anlatmayı planlıyordu. Bu önlük olayının sadece kendi başına geldiğini sanıyor ve pek bir havalanıyordu. Diğer kızlar da onların da gizli bir hayranı olabileceğini düşünüp heyecanlanıyor ve Naciye'ye bu durumu anlatmak için can atıyorlardı. Eline henüz önlük ulaşmamış olan Fatma ve Nezahat ise olanlardan habersizdi.
Saat 20 sularında kapı çalmaya başladı. Herkes sırası ile Naciye'nin sevimli ve küçük dairesinde toplanmaya başladı. Önce Yelda ve Çiğdem, ardından Oya ile Pınar geldi. Son olarak da Fatma ve Nezahat zili çaldı. Herkes çok neşeli ve kurt gibi açıkmıştı. Kimsenin yüzünde makyaj , saçında fön yoktu, içlerine pijamalarını giyip gelmişlerdi. Kız kıza bol kahkahalı bir gece başlamak üzereydi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)